17 Mayıs 2016 Salı

Zeno


Zeno, hocası Parmenides'in Bir'ci anlayışını ve yalnızca Varlık'ın değişmez gerçek olduğunu öne süren görüşünü geliştirmiş, çokluk ve değişmenin gerçek olduğunu savunan karşıt görüşlerin tezlerine karşı mantıksal güçlükleri gözler önüne seren dolaylı kanıtlarla değişimin olanaksızlığını göstermeye çalışmış, ileri sürdüğü örneklemeleriyle felsefe tarihinde ün kazanmıştır. MÖ 490 -MÖ 430 yılları arasında yaşadığı rivâyet edilse de doğum ve ölüm tarihi kesin değildir.
Zeno bir mantık ustası ve diyalektik düşüncenin en önemli geliştiricilerinden biridir. İleri sürdüğü önermeler, felsefe tarihinin en önemli paradoksları arasında yer almaktadır. Bunlardan en ünlüleri Aşil paradoksu ve Ok paradoksu olarak belirtilebilir. Zeno bu örneklemelerden hareketle değişimi bir yanılsama olarak formüle eden felsefesini temellendirir.
İlk paradoksta, ünlü bir Yunan koşucu olan Aşil, bir kaplumbağayla yarışacaktır. Kaplumbağa biraz daha önde olacaktır koşuya başlarken. Zeno, bu koşuda hızlı Aşil'in hiçbir zaman kaplumbağayı geçemeyeceği, bunun mantıksal olarak mümkün olmadığını öne sürer. Çünkü her seferinde Aşil'in aşması gereken bir mesafe kalacaktır, kaplumbağanın bulunduğu noktaya her gelişinde kaplumbağa bir başka noktaya geçmiş olacaktır ve Aşil'in onu geçebilmesi için her seferinde bu noktaları öncelikle geçmiş olması gerekir. Ok paradoksunda da benzer bir sonuca varılır.
Buradaki temel argüman şöyledir: Mesafe sonsuz noktalardan oluşmaktadır ve bunlar sonlu bir süre içinde geçilemezdir. Böylece Zeno mantıksal ve diyalektik olarak bilinen diyalektikcilerin tam karşıt yönünde hareketin ve değişmenin olanaksız olduğunu, bunların bir yanılsama olduğunu ve temelde varlık'ın değişmeyen bir halinde bulunduğunu öne sürer.

Descartes


Descartes 1628′den itibaren on beş yıl süren geziler savaşlar ve serüvenlerden sonra yerleştiği Hollanda’da batı düşüncesini altüst eden bir felsefe sistemi kurdu.

Öğrendiğinin gördüğünün duyduğunun inandığının hepsini birden büsbütün silerek her şeyden kuşkulanmağa başladı. Yalnız tek bir şeyden emindi: düşüncenin varlığı (düşünüyorum o halde varım!). Buradan hareketle evrenin açıklamasını yaptı.

Metot Üzerine Konuşma’da (1637) hep karmaşıktan basite inerek gerçeği kuşatmaya yarayacak kuralları bir bir saydı.

Descartes bütün inceleme kitaplarının Latince yazıldığı bir çağda Fransızca yazarak ve sağduyu dünyada en iyi bölüştürülmüş şeydir diyerek herkesin uzman olmayanların bile anlayabileceği bir duruma indirgedi.

Descartes her tür araştırmanın pratik niteliği üzerinde ısrarla durur. Ona göre en önemli bilimlerden mekanik insanlara yardım edecek makineleri yapma sanatı; tıp vücudu ve ruhu tedavi etme sanatı; ahlâk mutlu yaşama sanatıdır.

Descartes zamanının bilginleriyle hükümdarlarıyla ve soylularıyla ilişki kurmuştur. Ona hayran olan isveç kraliçesi Kristina Descartes’ı sarayına davetti. Descartes elli dört yaşında Stockholm’de öldü.

Thales

Miletli Thales[1] (Θαλῆς ὁ Μιλήσιος, d. MÖ 624 – ö. MÖ 546), Sokrates öncesi dönemde yaşamış olan Anadolulu bir filozoftur. İlk filozoflardan olduğu için felsefenin ve bilimin öncüsü olarak adlandırılır. Eski Yunan'ın Yedi Bilge'sinden ilkidir. Ticaretle uğraşmış ve bu nedenle Mısır'da bulunmuştur. Elimize ulaşmış hiçbir metni yoktur. Yaşadığı döneme ait kaynaklarda da adına rastlanamaz ancak hakkındaki bilgiler Herodot veDiogenes Laertios gibi antik yazarlardan edinilir. Bertrand Russell'e göre Felsefe Thales'le başlamıştır.
Diogenes Laertios’un söylediğine göre, Yedi Bilgeler Atina’da MÖ 582 civarında kuruldu. Thales Yedi Bilgelerin arasında yer almaktadırThales'in yaşadığı tarihler tam olarak bilinmese de, kaynaklarda geçen bazı olayların tarihleri yardımıyla yaklaşık tahminlerde bulunulmuştur.Heredot'a göre(modern metotların saptamasıyla aynı şekilde) Thales MÖ 28 Mayıs 585 tarihindeki güneş tutulmasını tahmin etmiştir. Laertios Diogenes'in Atina'lı Apolloderus'tan vakayinamesinden yaptığı alıntıya göre Thales, 58. Olimpiyat döneminde (MÖ 548-545) 78 yaşında ölmüştür.
Laertios Diogenes'in aktardığına göre Thales'in ebeveynleri, kökenleri Sur şehrinin Fenikeli mitolojik prensi Kadmos'a kadar uzanan Examyes ve Cleobuline'dir. Diogenes daha sonra birbiriyle çelişen aktarımlar ortaya koyar: bir aktarıma göre Thales evlenmiştir ve Cybisthus isimli bir çocuğu olmuştur veya aynı isimli yeğenini evlatlık almıştır; ikinci aktarıma göre ise hiç evlenmemiş, annesine, genç bir erkek iken evlenmek için çok erken olduğunu, yaşlandığında ise artık çok geç olduğunu söylemiştir. Daha öncesinde Plutarchos, hikâyenin şu versiyonunu anlatmıştır: Solon Thales'i ziyaret eder ve niye bekar olarak kaldığını sorar. Thales çocuklar hakkında endişelenme düşüncesini sevmediğini söyleyerek cevap verir. Yine de, birkaç yıl sonra, aile özlemiyle, yeğeni Cybisthus'u evlatlık almıştır.


Thales bir yenilikçi rolü üstlenerek, birçok faaliyette bulunmuştur. Bazıları hiç yazılı kaynak bırakmadığını söyler, diğerlerine göre ise "Gündoğumu ve Ekinoks Üzerine" adlı bir eser bırakmıştır. Ona atfedilen hiçbir kaynak günümüze ulaşmamıştır. Laertios Diogenes Thales'in iki mektubundan alıntı yapar: biri Ferekidis'e, din üzerine yazdığı kitabı gözden geçirmesi için yazdığı mektup, diğeri ise Solon'a geçici ikamet için bulunduğu Atina'da eşlik etmesi için yazdığı mektuptur. Thales Miletlileri Atinalı koloniciler olarak tanımlar.

Salih Zeki Bey



1864 yılında İstanbul’da yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası
Boyabatlı Hasan Ağa, annesi Saniye Hanımdır. Anne ve babasının ölümü üzerine
ninesi tarafından on yaşındayken Darüşşafaka’ya verildi. 1882 yılında
Darüşşafaka’yı birincilikle bitirdi. Aynı yıl Posta ve Telgraf Nezareti Telgraf
Kalemi (Fen Şubesi)’ne memur olarak atandı. 1884 yılında Nezaretin Avrupa’da
uzman telgraf mühendisi ve fizikçi yetiştirme kararı üzerine birkaç arkadaşıyla
birlikte Paris’e gönderildi ve burada Politeknik Yüksekokulu’nda elektrik
mühendisliği öğrenimi gördü. 1887 yılında İstanbul’a döndü ve eski dairesinde
elektrik mühendisi ve müfettiş olarak çalıştı. Ek görev olarak Mekteb-i
Mülkiye’de (bugün Ankara Üniversitesi’ne bağlı Siyasal Bilgiler Fakültesi) fizik
ve kimya dersleri verdi (1889-1900). Bu arada Rasathane-i Amire müdürlüğünde ve
II. Meşrutiyetin ilanından (1908) sonra Maarif Nezareti Meclis-i Maarif
üyeliğinde bulundu. 1910’da Mekteb-i Sultani (bugün Galatasaray Lisesi)
müdürlüğüne atandı. 1912’de Maarif Nezareti müsteşarı, 1913’te Darülfünün-ı
Osmani (bugün İstanbul Üniversitesi) rektörü oldu. 1917’de rektörlükten
ayrıldıysa da üniversitedeki görevini Fen Şubesi (Fakültesi) Müderrisi
(Profesör) olarak sürdürdü. Ömrünün sonuna doğru aklî dengesini kaybetti ve
tedavi altındayken 1921 yılında Şişli’deki Fransız Hastanesi’nde öldü. Fatih
Camiinin bahçesine gömüldü.

3 kez evlenmiş olan Salih Zeki, bu evliliklerden birini Halide Edip’le
(Adıvar) yapmış, ölümünden kısa bir süre önce ayrılmıştı. Salih Zeki, önde gelen
son dönem Osmanlı matematik bilginlerindendi. İkdam, Darüşşafaka ve İktisadiyat
gazeteleri ile Darülfünun dergisine sayısız katkıda bulundu. Dönemin ünlü
bilginleriyle matematik ve fen bilimleri konusunda yazılı tartışmalara girdi ve
bu konularda bir kısmı ders kitabı olmak üzere çok sayıda yapıt verdi.



Yapıtları: Hendese (Geometri) [lise ders kitabı]; Hikmet-i Tabiiye (Fizik)
[lise ders kitabı]; Mebhas-ı Savt (Fonetik); Mebhas-ı Elektrik-i Miknatisi
(Elektro Magnetizma); Mebhas-ı Hararet-i Harekiye (Termodinamik); Mebhas-ı
Cazibeyi Umumiye (Genel Çekim); Mebhas-ı Elektrikiyet ve Şariyet (Elektrik ve
Kılcallık); Hesab-ı İhtimali (İhtimaller Hesabı); Mebhas-ı Hareket-i Seyalat
(Akışkanların Hareketi); Hendese-i Tahliliye (Analitik Geometri); Mebhas-ı
Nazariye-i Temevvücat (Dalga Teorisi); Heyet-i Riyaziye (Matematik Astronomi);
Kamus-u Riyaziyat (Matematik Ansiklopedisi); Asar-ı Bakiye (Ölmez Eserler). Son
iki yapıtın tamamı, ayrıca Henri Poincare’den çevirdiği dört kitap
basılmamıştır.


Masatoşi Gündüz İkeda



Cebirsel sayılara katkılarıyla tanınan Japon asıllı Türk matematik bilgini. 
1948′de Osaka Üniversitesi Matematik Bölümü’nü bitirdi. 1953′te doktor, 1955′te 
de doçent unvanlarını aldı. 1957-59 arasında Almanya’da Hamburg Üniversitesi’nde 
Helmuth Hasse’nin yanında araştırmalar yaptı. Hasse’nin önerisi üzerine 1960′ta 
Türkiye’ye gelerek Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde İstatistik dersleri vermeye 
başladı. 1961′de aynı üniversitenin fen fakültesinde yabancı uzmanlığa atandı. 
1964′te Türk uyruğuna geçerek, 1965′te doçent, 1966′da profesör oldu. 1968′de 
Ege Üniversitesi’nin izniyle bir yıl süreyle çalışmak üzere Orta Doğu Teknik 
Üniversitesi’ne gitti. İzninin bitiminde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin 
sürekli kadrosuna girdi. Çeşitli tarihlerde Hamburg, ABD’deki California ve 
Ürdün’deki Yermuk üniversitelerinde konuk öğretim üyesi,1976′da Princeton’daki 
Yüksek Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalıştı. Türkiye Bilimsel ve 
Teknik Araştırma Kurumu’nun (Tübitak) Temel Bilimler Araştırma Kurumunda yer 
aldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Pür Matematik Araştırma Ünitesi başkanlığı 
yaptı. Cebir ve sayılar kuramına katkılarından dolayı 1979′da Tübitak Bilim 
Ödülü’nü kazandı. Japonya’da bulunduğu dönemde halkalar kuramı ve grupların 
matrisle gösterimi üzerine araştırmalar yapan İkeda, 1970′lerde cebirsel sayılar 
kuramına yönelerek, rasyonel sayılar cisminin salt Galois grubunun 
otomorfizimleri ve tümelliği konularında önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Ünlü 
matematik dergisi Crelle’s Journal’da yayımlanan bir çalışmasında Galois 
grubunun çok özel bir yapıda olduğunu gösterdi.

3 Mayıs 2016 Salı

Matematikçilerin Hayatı

Cahit Arf

Türk tarihinde önemli bir yere sahip olan Cahit Arf 1910 yılında dünyaya gelmiş 1997 yılında vefat eden matematikçilerdendir. Tübitak bilim kolu başkanı ve matematikçi olarak yaşamına devam etmiştir.
Eğitimini Fransa Ecole Normale Superieure’de 1932 yılında tamamladı. Galatasaray Lisesinde matematik öğretmenliği yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi doçent adayı olarak çalışmıştır. Doktorasını yapmak için yurtdışına Almanya’ya gitti 1938 yılında Göttingen Üniversitesinde doktorasını bitirmiştir.
Çalışma hayatında cebir üzerinde yaptıkları dünya tarafından takdir edildi. Sentetik geometri problemlerini cetvel ve pergal yardımı ile çözülebileceğini göstermiştir. Cisimler üzerinde kuadratik formların sınıflandırılması ile Arf değişmezi ve Arf halkalarını gibi çalışmalarını göstermiştir. Matematik bilimine “Hasse-Arf Teoremi” ile destek sağlamıştır. Matematiğin önemini ve sanatsal yönünü göstermek adına “Matematik de resim, müzik ve heykel gibi bir sanattır” diyerek insanlara matematiği sevdirdi.

Albert Einstein

Albert Einstein, 14 Mart 1879'da Almanya'da dünyaya geldi. Babası Hermann Einstein, annesi ise Pauline Einstein idi. Eğitimine Münih'deki bir Katolik ilkokulunda başladı. 1888 yılında ise Luitpold Gymnasium'a gitti. Bir süre sonra bu okulu bırakan Einstein, İtalya'daki ailesinin yanına gitti. Ailesi yarım kalan eğitimini tamamlaması için onu İsviçre'deki bir liseye gönderdi. Buradan mezun olduktan sonra Swiss Federal Polytechnic School'a kaydoldu.

1900 yılında üniversite eğitimini tamamlayan Einstein, üniversitede asistan olmak istiyordu. Fakat bu isteğini gerçekleştiremedi. Bunun üzerine bir süre özel dersler verdikten sonra İsviçre'deki bir patent ofisinde işe girdi. 1909'da Zurich Üniversitesi'nde profesör oldu. 1914 yılında Almanya'ya döndü ve Berlin Humboldt Üniversitesi'nde profesör olarak görev yaptı.

1921 yılında 'fotoelektrik etkinin ne olduğunu açıklamasından ötürüNobel Fizik Ödülü'nü kazandı. Hitler'in Yahudilere uyguladığı baskılardan dolayı Almanya'dan ayrılmak zorunda kaldı. Önce Belçika'ya oradan da İngiltere'ye gitti. Son olarak ise ölümüne kadar yaşayacağı Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti. Burada Princeton Üniversitesi'nde görev yaptı. 1940'da Amerikan vatandaşlığına geçti. 1955'te hayatını kaybetti.

Ali Kuşçu

Ali Kuşçu, Türk matematikçi ve gökbilimcidir gerçek adı Ali Bin Muhammed 1403 yılında Semerkant da doğmuştur. 15. yüzyıllarda yaşayan bilim insanlarından birisidir Timur İmparatorluğu döneminde yaşayan ve astronomi Uluğ Bey’in kuşçusu olduğundan dolayı bu lakap verilmişir.
Matematik ve astronomi derslerini hocaları Bursalı Kadizade Rumi, Giyaseddin Cemşid ve Muinuddin Kaşiden almıştır.
Eğitimin sonu olduğunu bilerek devamı için Kirman’a eğitim almaya gitmiştir. Hall-ü Eşkal-i Kamer ve Şerh-i Tecrid eserlerini yazmıştır.
Eğitimini tamamladıktan sonra geri döner Uluğ Bey yardımcısı ve rasathane müdür olmuştur. Hacca gitmek istemiştir bunu duyan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan kendisine saygı göstererek devlet işlerinin daha önemli olduğu söyleyip Osmanlı Devleti ile barış görüşmelerinde akıl hocalığı yapmasını istemiştir.
Uzun Hasan’ın akıl hocalığını yaptıktan sonra II. Mehmed tarafından İstanbul’a davet edilerek Ayasofya medresesi müderrisi olmuştur. Ölümü 16 Aralık 1474 İstanbul’da olmuştur.

Biruni

Türk İslam dünyasının yetiştirdiği büyük bilim ve din adamlarından olan Bîrûnî İran sınırları içinde bulunan Kas şehrinde 973 de doğdu.

Harezm Türklerinden olan ve küçük yaşta babasını kaybeden Bîrûnî kabiliyetleri ve zekası ile hemen dikkatleri çekti. Harezmşah hanedanından meşhur matematikçi Ebu Nasr Mansur Bîrûnî'yi himayesine alarak yetiştirdi. 

Arapça ve Farsça'nın yanı sıra Sanskritçe İbranice Rumca Süryanice ve Yunanca'yı da öğrenen Bîrûnî astronominin yanı sıra tıp fizik matematik tarih kronoloji ve din ilimlerinde de büyük ilerleme gösterdi. Bu bilim dallarında toplam 196 eser yazdı.

Bîrûnî 1049 yılında Gazne'de vefat etti.

Harezmi

Ünlü bir coğrafya matematik ve astronomi bilim adamı olan Harezminin hayatını kısaca özetleyelim. IX. yy’da yaşayan Harezmi 780 yılında doğmuştur. Çocukken oldukça zeki ve akıllı olan Harezmi o yüzyılın en iyi ilim ve bilim merkezi olan Bağdat’a giderek burada ilim öğrenir.

Bağdat Bilim Akademisinde görev alan Harezmi burada Coğrafya Matematik ve Astronomi dallarında araştırmalar yapmıştır. Birinci ve ikinci dereceden denklemler üzerine çalışma yapan bilim adamı olarak bilinen Harezmi tek bilimeyenli denklemleri cebirsel ve geometrik yöntemlerle çözmeyi başardı.

Harezminin en önemli özelliği ise sıfır rakamını ilk olarak kullanan ve bulan kişidir. Matematiğe Cebir kavramını sokan Harezmi matematik coğrafya ve astronomi üzerine çeşitli eserler yazmıştır.

Harezminin belli başlı önemli eserleri ise şunlardır;

Kitâbu Sûreti’l-Arz: Yeryüzünün çapına dair incelemelerde bulunan harezmi buluşlarını bu eserde toplanmıştır. Ayrıca Nil nehrinin kaynağı hakkında bilgiler vermektedir.

Zîcü’l-Harezmî: Güneş ve ay tutulmasına dair bilgilerini ve gözlemlerini bu kitapta paylaşmıştır.

Kitabûl Tarih: Tarihsel eserleri bu eserinde anlatmıştır.

Kitab surat al-arz: Coğrafya üzerine çalışmalarını bu eserde toplamıştır.

Kitab’ul Ruhname: Astronomi üzerine tüm çalışmaları bu kitabında yer alır.



Molla Lütfi


15. yüzyılda, Fatih Sultan Mehmet ve II. Beyazıd dönemlerinde yaşamış meşhur matematikçilerdendir. Sinan Paşa’nın ve Ali Kuşçu’nun talebesi olmuş, Ali Kuşçu’dan öğrendiği matematik bilgilerini Sinan Paşa’ya aktarmıştır. Böylece Sinan Paşa, onun vasıtasıyla matematik öğrenmiştir. Sinan Paşa’nın tavsiyesiyle, Fatih, Molla Lütfi’yi, özel kütüphanesinin müdürlüğüne getirmiştir. Molla Lütfi, bu sayede pek çok değerli kitaptan değişik bilimleri öğrenme fırsatına sahip olmuştur. Sinan Paşa, Fatih tarafından Sivrihisar’a sürülünce, Molla Lütfi de hocası ile birlikte gitmiş, Sultan II. Beyazıd’ın tahta çıkmasının ardından hocasıyla birlikte İstanbul’a dönmüştür. Önce Bursa’daki Yıldırım Beyazıd Medresesi’nde, sonra Filibe’de ve Edirne’de medrese hocalığı yapmıştır.

Molla Lütfi, çevresindeki devlet erkânına ve bilginlere latife yaparak onları eleştirdiğinden, çoğu kimse tarafından sevilmezdi. Fatih Sultan Mehmet’le bile iki arkadaş gibi şakalaşırdı. Kendisini çekemeyen bazı kimselerin, dinsizlik suçlamaları nedeniyle kovuşturmaya uğradı ve Sultan Beyazıd döneminde idam edildi. Ölümü üzerine pek çok kimse yas tutmuş, tarihler düşmüş ve şehit sayılmıştı.

Molla Lütfi’nin, çoğu Arapça olan eserleri 17. yüzyıla kadar elden düşmemiştir. Taz’ifü’l-Mezbah (Sunak Taşının İki Katının Bulunması Hakkında) adlı kitabı iki bölümden oluşur. Birinci bölümde kare ve küp tarifleri, çizgilerin ve yüzeylerin çarpımı ve iki kat yapılması gibi geometri konuları ele alınmıştır. İkinci bölümde ise meşhur Delos problemi incelenmiştir. Molla Lütfi’nin, bu problemi, İzmir’li Theon’un eserinden öğrendiği anlaşılmaktadır. İzmir’li Theon, İskenderiye kütüphanesinin müdürü Eratosthenes’e atıfla, Delos adasında büyük bir veba salgını çıkınca, ahalinin, Apollon rahibine müracaat ederek bu salgının geçmesi için ne yapmak gerektiğini sorduklarında, rahibin tapınaktaki sunak taşını iki katına çıkarmalarını tavsiye ettiğini, böylece kolaylıkla çözülemeyecek bir matematik problemi ortaya çıkmış olduğunu yazar. Mimarlar bu işi başaramayınca, Platon’un yardımını isterler. Platon, rahibin sunak taşına ihtiyacı olduğundan değil, Yunanlılara matematiği ihmal ettiklerini ve küçümsediklerini söyleme maksadında olduğunu bildirdikten sonra, problemlerin orta orantı ile çözüleceğini ifade etmiştir. Molla Lütfi, işte bu hikâyeye dayanarak eserini yazmıştır. Kitabında, küpün iki kat yapılmasının, yanına başka bir küp ilave etmek demek olmayıp, onu sekiz defa büyütmek demek olduğunu açıklar. Molla Lütfi Mevzuatü’l Ulüm (Bilimlerin Konuları) adlı eserinde de yüz kadar bilimi tasnif etmiştir.



Pisagor


Pisagor ya da Pythagoras MÖ 570 - MÖ 495 tarihleri arasında yaşamış olan İyonyalı filozof, matematikçi ve Pisagorculuk olarak bilinen akımın kurucusudur.
En iyi bilinen önermesi, kendi adıyla anılan Pisagor önermesidir. "Sayıların babası"olarak bilinir. Pisagor ve öğrencileri her şeyin matematikle ilgili olduğuna, sayıların nihai gerçek olduğuna, matematik aracılığıyla her şeyin tahmin edilebileceğine ve ölçülebileceğine inanmışlardır.
Kendisini filozof, yani bilgeliğin dostu olarak adlandıran ilk kişiydi. Pisagor, düşüncelerini yazıya dökmediği için onun hakkında bildiklerimiz öğrencilerinin yazılarında anlattıklarıyla sınırlıdır. Pisagor'a atfedilen birçok eser gerçekte onun öğrencilerinin olabilir.
 Yaşamı
Pisagor Yunanistan'da, Ege Denizi'nde, Dilek Yarımadası'nın karşısında bir ada olan Sisam adasında doğmuştur. Yüzük taşı yapımcısı Mnesarkhos'un oğludur. İlk eğitimini doğduğu adada aldı. Ticaret için babasıyla farklı şehirlere gitti. Tales’in öğrencisi oldu. Tales, Pisagor'un daha iyi gelişmesi için Mısır'a gitmesini istiyordu çünkü Mısır, dönemin matematikte öncü ülkesiydi. Yurdundan ayrılarak Mısır'a geldi. Antiphon'un "Erdemde Sivrilenler Üzerine" adlı eserinde söylendiğine göre, Mısır dilini öğrendi. Daha sonra Sisam adasına geri döndüğünde yurdunun tiran Polykrates'in baskısı altında olduğunu görünce İtalya'nın güneyindeki bir Yunan kenti olan Kroton'a gitti. Burada efsanevi şarkıcı Orpheus'un kurduğu Orfeusçuluğun etkisinde gizli dinsel bir topluluk kurdu. Kroton'da kurduğu bu topluluk siyasi bir rol de üstlenmişti. Topluluktakiler kendilerini matematikçiler (mathematikhoi) olarak adlandırıyorlardı. Bunlar okulda yaşıyorlardı ve kişisel hiçbir şeye sahip değillerdi. Ruh Göçü öğretisi etkisinde et yemiyorlardı. Komşu bölgelerde yaşayan öğrencilerin de okula katılmalarına izin veriliyordu. Bu öğrenciler ise dinleyiciler (akousmatikhoi) olarak adlandırılıyordu. Matematikçilerin tersine dinleyicilerin et yemelerine ve kendi eşyalarına sahip olmalarına izin vardı.



Arşimet

Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof ve mühendis Arşimet, M.Ö. 287-M.Ö. 212 yılları arasında Siracusa Sicilya’da yaşamıştır. Tarihte onu bu kadar önemli kılan buluşu ise suyun kaldırma kuvvetidir. Çalışmaları dahilinde bir hayatı olan Arşimet kendini bilime adamış bir insandır.
Sicilya’yı kuşatan Romalılar, Arşimet’in icadı olan silahlar nedeniyle büyük kayıplar vermişlerdir. Bu silahlar arasında mekanik bir çalışma prensibine dayanan mancınık benzeri silahlar da vardır. Bu sayede askerler uzak mesafeden atış yapabilmektedir.
Bunun yanında makara, sonsuz vida, hidrolik vida, yakan ayna gibi icatları da vardır. Bu icatları genellikle kendi şehrinin savunmasında kullanılmıştır.
Arşimet’in ünlü sözü “Bana bir dayanak verin Dünya’yı yerinden oynatayım.”, bilimdünyasında birçok bilim adamına ilham vermiştir ve bugün bile konuşulmaktadır.

Öklid


unan matematikçisi Gelmiş geçmiş matematikçiler içinde adı geometriyle en çok özdeşleştirilen kişidir Öklid geometri dünyasında kapladığı bu seçkin yerini kendisinin büyük bir matematikçi olmasından çok geometrinin başlangıcından kendi zamanına kadar bilineni ‘Öğeler’ adını verdiği kitaplarında toplamasına borçludur Öğeler dilden dile çevrilmiş yüzlerce kez kopya edilmiş matbaanın icadından sonra da binlerce kez gözden geçirilmiş ve yeniden basılmıştır Öklid derlemesinin tutarlı bir bütün olmasını sağlamak için kanıt gerektirmeyen apaçık gerçekler olarak beş aksiyom ortaya koyar ve diğer bütün önermeleri (teoremleri) bu aksiyomlardan çıkarır.
Öklid’in beş aksiyomu şunlardır:
1 İki noktadan bir ve yalnız bir doğru geçer.
2 Bir doğru parçası iki yön ede sınırsız bir şekilde uzatılabilir.
3 Merkezi ve üzerinde bir noktası verilen bir çember çizilebilir.
4 Bütün dik açılar eşittir.
5 Bir doğruya dışında alınan bir noktadan bir ve yalnız bir paralel çizilebilir.

Öğeler 13 kitaptan oluşmaktadır. Öklid geometrisi 19 yüzyılın başlarına kadar rakipsiz kaldı.
Hatta 20 yüzyılın ortalarına kadar bile orta öğretimde geometri Öklid’in Öğeler’ine bağlı kalarak okutuldu.
Öklid’in yaşamı konusunda hemen hiçbir şey bilinmiyor Önceleri bir yunan kenti olan Megara’da doğduğu sanıldıysa da sonradan Megara’lı Öklid’in Öğeler yazarı İskenderiyeli Öklid’den yüzyıl kadar önce yaşamış bir felsefeci olduğu ortaya çıktı Öğelerin yazarı Yunanlı olabileceği gibi zamanının Yunan kolonisi İskenderiye’ye öğrenim görmek sonrada hocalık yapmak için gelmiş bir Mısırlı’da olabilir.
Öklid matematik ve geometriye katkılarından dolayı 'matematiğin babası' denilebilir. Ziya kitapları yüzyıllar boyu okutulmuştur. Tarihin babası Heredot geometrinin başlangıcını daha öncelere dayandığını araştırmıştır.




Pascal

Blaise Pascal 19 Haziran 1623 tarihinde Clermont-Ferrand, Fransa'da dünyaya gelmiştir. Pascal kendini küçük yaşlarda göstermiştir. 12 yaşındayken daireler ve eşkenar üçgenler çizmeye başlayarak, bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğunu kendi kendine bulmuştur. Vergi mahkemesi başkanı olan babasının vergi hesapları için çok zaman harcadığını gören Pascal, 1642-44 arasında, dişli çarklarla çalışan ve toplama çıkarma işlemleri yapabilen bir hesap makinesi geliştirdi. Önemli geometri ve fizik kitapları yazdı. Pascal, akışkanlarla ilgili çalışmaları sonucunda Pascal yasası olarak bilinen önemli bir ilkeyi ortaya koydu. 1643′te İtalyan Evangelis ta Torricelli, yeryüzündeki her şeyin üzerinde bir hava basıncı olduğunu gösteren ve bu basıncı ölçen barometreyi bulmuştu. Pascal deniz düzeyinden yükseğe çıkıldıkça hava basıncının azalması gerektiğini düşündü ve 1648′de gerçekleştirdiği deneyle bunu kanıtladı.

Pascal üçgeni, binom açılımındaki katsayıları bulmaya yarar. Pascal'ın bu üçgeni, olasılıklar kuramında da ustalıkla kullanılır. Bu üçgen, biyolojideki uygulamalar, matematik, istatistik ve pek çok modern fizik konularında uygulama alanı bulunur. 

25 yaşında iken kendisini felsefi ve dini düşüncelere adamıştır. Dine çok inanan biri idi. Sağlığı çok bozuk olduğundan dolayı 19 Ağustos 1662 tarihinde Paris, Fransa'da hayatını kaybetti.




Newton


Newton25Aralık 1642’de Woolsthrope’de doğmuğtur.Babası o doğmadan önce ölmüştür.AnnesiNewton iki yaşına geldiğinde tekrar evlenmişti.Çocukken çeşitli modeller yaparak el becerisini göstermiştir.Çocukluğunun büyük bir kısmı büyük annesinin yanında geçmiştir.Okula Gratham’da başlamıştı.Daha sonra eğitimini Cambridge’de sürdürmüştür.

1677’de Trinity college’de öğretim üyesi oldu.1668’de öğretim üyesi oldu.1669 yılında henüz 26 yaşında iken Lucasian matematik kürsüsüne seçildi.1665’de büyük veba salgını nedeniyle ünv.kapatılınca Newton annesini woolsthrope’deki evine çekildi böylelilkle hastalıktan kaçmayı başardı.

ölüm yılı : Newton 1727’de ölmüştür ve öldüğünde hiçbir bilim adamının sahip olmadığı bir üne sahip olmuştu.


isac Newton (1642 – 1727) tarihin yetiştirdiği en büyük bilim adamlarından bir olmuştur matematik astronomi ve fizik alanlarındaki buluşları harika ötesindedir.

Newton diferansiyel integral hesabı bulmuştur ve bu buluşu 17. yüzyılda ortaya çıkan ve çözümlenmek istenen bazı problemlerden kaynaklanmaktadır.



DEMOCRITUS


Abdera’lı Demokritus Trakya’da bir İyonya kentinin bir kolonisinde doğmuştur. Babası çok zengindi. Gezginci bir bilgin olan Demokritus’un yüz yaşından fazla yaşadığı sanılmaktadır. O zamanda matematik biyoloji coğrafya astronomigökbilimi ekonomi ve sosyoloji gibi çok değişik sahalara yönelik bir bilgisi vardı.

İlk atom kuramını ortaya atmıştır. Hiç bir şey yoktan var edilemez ve var olan hiçbir şey de tümüyle yok edilemez. Var olan her şey atomlar ve bu atomların arasındaki boşluklardır. Yunan dehasının doğurduğu atomizm ve bu felsefe okulunun Leucippe’le beraber kurucusu sayılır.Demokritus’un deli olduğunu düşünenlere ünlü tıp bilgini Hippocrates”Hasta değil pek büyük bir akıl ve deha” olduğunu söylemiştir. En küçük atomdan tutunuz da en büyük yıldıza kadar her şeyin harekette olduğunu ta o zamanlar söylerdi

.Eserlerinin birçoğu zamanımıza kadar ulaşamamıştır. “Sayılar” ”Geometri” ”İrrasyoneller” ve “Teğetler” belli başlı eserleridir.


Apollonius

Zamanında çok bilinmeyen, fakat 1600 yıllarında değeri anlaşılan Yunan matematikçilerinden biri de Bergama’lı Apollonius’tur. Eski devirlerin en büyük matematikçilerinden biridir. İ.Ö. 267 veya 260 yıllarında, Pamfiye denilen Teke Sancağının Perga kentinde dünyaya gelmiştir.
Matematikçi Pappus, Apollonius’un, bencil, üne düşkün, kibirli ve gururlu birisi olduğunu yazmaktadır. Apollonius’un yaptığı çalışmalar ve buluşları onun bu zayıf taraflarını örtecek kadar kuvvetlidir. Çarpmaya ait birçok buluşu vardır. Koniklere ait buluşları onu şöhretin zirvesine çıkarmıştır.
Euclides geometrisini benimseyerek onu daha ileri düzeylere götürmüştür. Teorik ve sentetik geometrici olarak 19. yüzyıldaki Steiner’e kadar Apollonius’un bir eşine daha rastlanamaz. Konikler adı altında bugün bildiğimiz elips, çember, hiperbol ve parabol kesişimlerine ait problemlerin birçoğu Apollonius tarafından bulunmuştur. Doğrular, çemberler ve eğrilerin konikler üzerine araştırma yapmıştır. Yine, analitik geometri özelliklerinden hemen hemen tümünü Apollonius’a borçluyuz.
Dairesel tabanlı ve tepesinin her iki tarafından sonsuza kadar uzatılmış bir koni bir düzlemle kesilirse, düzlemle koni yüzeyinin kesişimi olan eğri, doğru, çember, hiperbol, elips veya parabol olacağını ilk kez Apollonius göstermiştir. Merminin yörünge denkleminin bir parabol olacağı yine Apollonius tarafından bulunmuştur.
Pergel ve cetvel yardımıyla üç çembere teğet çizme, Apollonius problemi olarak bilinir. Yine, sabit iki noktaya olan uzaklıkları oranı sabit olan noktaların geometrik yeri, bu sabit noktaları birleştiren doğru parçasını, verilen orana göre içten ve dıştan bölen noktalar arasındaki uzaklığı çap kabul eden bir çemberdir.


Ömer Hayyam

Asıl adı Gıyaseddin Ebu’l Feth Bin İbrahim El Hayyam’dır. 18 Mayıs 1048’de İran’ın Nişabur kentinde doğdu.
İlgilendiği ilimler; matematik, fizik, astronomi, şiir, tıp, müzik’tir. Daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina’dan sonra Doğu’nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. O herkesten farklı olarak yaptığı çalışmalarının çoğunu kaleme almadı, oysa o ismini çokça duyduğumuz teoremlerin isimsiz kahramanıdır.
Eserleri arasında; Cebir ve Geometri Üzerine, Fizikler Bilimler Alanında Bir Özeti, Oluş ve Görüşler, Bilgelikler Ölçüsü, Akıllar Bahçesi yer alır. En büyük eseri Cebir Risalesi’dir.
Matematik bilgisi ve yeteneği zamanın çok ötesinde olan Ömer Hayyam denklemlerle ilgili başarılı çalışmalar yapmıştır. Bunun yanısıra, binom açılımını da bulmuştur. 4 Aralık 1131’de doğduğu yerde öldü.




Kerim Erim


İstanbul Yüksek Mühendis mektebi’ni bitirdikten (1914) sonra Berlin
Üniversitesi’nde Albert Einstein’in yanında doktorasını yaptı (1919). Türkiye’ye
dönünce, bitirdiği okulda öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Üniversite
reformunu hazırlayan kurulda yer aldı. Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi’nde analiz profesörü ve dekan olduğu gibi Yüksek Mühendis Mektebi’nde
de ders vermeye devam etti. Yüksek Mühendis Mektebi İstanbul Teknik
Üniversitesi’ne dönüştürülünce buradan ayrıldı ve yalnızca İstanbul
Üniversitesi’nde çalışmaya devam etti. Daha sonra burada ordinaryüs profesör
oldu. 1948 yılında Fen Fakültesi Dekanlığı’na getirildi.

1940-1952 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı
Matematik Enstitüsü’nün başkanlığını yaptı. Türkiye’de yüksek matematik
öğretiminin yaygınlaşmasında ve çağdaş matematiğin yerleşmesinde etkin rol
oynadı. Mekaniğin matematik esaslara dayandırılmasına da öncülük etti. Matematik
ve fizik bilimlerinin felsefe ile olan ilişkileri üzerinde de çalışmalarda
bulunan Erim’in Almanca ve Türkçe yapıtları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları
şunlardır:

Nazari Hesap (1931), Mihanik (1934), Diferansiyel ve İntegral Hesap (1945),
Über die Traghe-its-formen eines modulsystems (Bir modül sisteminin süredurum
biçimleri üstüne – 1928)




Matrakçı Masuh


Türk, minyatürcü. Ayrıca matematik ve tarih konularında kitaplar da yazmış
çok yönlü bir bilgindir. Doğum tarihi ve yeri bilinmiyor. Kâtip Çelebi ölüm
tarihi olarak 1533′ü vermekteyse de, bunun doğru olmadığı bugün kesinleşmiştir.
Çeşitli kaynaklarda onun 1547′den, 1551′den, 1553′ten sonra ölmüş olabileceği
ileri sürülmektedir. Yaşamı üstüne bilgi de yok denecek kadar azdır. Saraybosna
yakınlarında doğduğuna, dedesinin devşirme olduğuna ilişkin kesinleşmemiş
ipuçları vardır.

Enderun’da okumuştur. Matrakçı ya da Matrakî adıyla anılması, lobotu andıran
sopalarla oynandığı ve eskrime benzeyen bir tür savaş oyunu olduğu bilinen
“matrak” oyununda çok usta olmasından ve belki de bu oyunun mucidi bulunmasından
ileri gelmektedir. Nasuh ayrıca çok usta bir silahşördü. Bu nedenle Silahî
adıyla da anılırdı. Türlü silah ve mızrak oyunlarındaki ustalığı nedeniyle
Osmanlı ülkesinde “üstad” ve “reis” olarak tanınması için 1530′da I. Süleyman
(Kanuni) tarafından verilmiş bir beratı da vardı. Çeşitli silahların nasıl
kullanılacağını ve dövüş yöntemlerini anlatan Tuhfetü’l-Guzât adlı bir kılavuz
kitap bile yazmıştı.

Nasuh, özellikle geometri ve matematik alanlarında önemli bir bilim adamıydı.
Uzunluk ölçülerini gösteren cetveller hazırlamış ve bu konuda kendinden sonra
gelenlere önderlik etmiştir. Matematiğe ilişkin iki kitabı Cemâlü’l-Küttâb ve
Kemalü’l- Hisâb ile Umdetü’l-Hisâb’ı I. Selim (Yavuz) döneminde yazmış ve
padişaha adamıştır. Bu yapıtlardan sonuncusu uzun yıllar matematikçilerin
elkitabı olarak kullanılmıştır.



Gelenbevi İsmail Efendi

1730 yılında şimdiki Manisa’nın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi İsmail
Efendi, Osmanlı İmparatorluğu matematikçilerindendir. Asıl adı İsmail’dir.
Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir.
Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır. Önce, kendi çevresindeki bilginlerden
ilk bilgilerini almıştır. Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere İstanbul’a
gitmiştir. Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlanıp matematik
bilgisini oldukça ilerletmiştir. Müderrislik sınavına kazananarak 33 yaşında
müderris olmuştur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verip çalışmalarına devam
etmiştir.

Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam
Halil Hamit Paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın istekleri üzerine,
Kasımpaşa’da açılan Bahriye Mühendislik Okulu’na altmış kuruşla matematik
öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlık getirdi.
Hakkında şöyle bir öykü anlatılır: ‘Bazı silahların hedefi vurmaması, padişah
III. Selim’i kızdırmış ve bunun üzerine Gelenbevi’yi huzuruna çağırarak ona
uyarıda bulunmuştur. Gelenbevi bunun üzerine hedefe olan uzaklıkları tahmin
ederek gerekli silahlardaki düzeltmeleri yapmış ve topların hedefi vurmalarını
sağlamıştır. Gelenbevi’nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah
tarafından ödüllendirilmiştir. Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz
beş eser bırakmıştır. Türkiye’ye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi İsmail
Efendi’dir.




Ali Nesin


1956′da İstanbul’da doğdu. İlkokuldan sonra ortaokulu İstanbul’da Saint
Joseph Lisesi’nde, liseyi de İsviçre’nin Lozan kentinde tamamlayan Nesin
1977-1981 yılları arasında Paris VII Üniversitesi’nde matematik öğrenimi gördü.
Daha sonra ABD’de Yale Üniversitesi’nde matematiksel mantık ve cebir konularında
doktora yapan Ali Nesin, 1985-1986 arasında Kaliforniya Üniversitesi Berkeley
Kampusü’nde öğretim üyeliği yaptı. Türkiye’ye kısa dönem askerlik görevi için
geldiği sırada “orduyu isyana teşvik” iddiasıyla tutuklanarak yargılandı.
Yargılanma sonunda beraat ettiği halde pasaport verilmediği için işine dönemeyen
Nesin, sonunda yeniden passaport alarak yurtdışına gitti. 1987-1989 arasında
Notre Dame Üniversitesi’nde yardımcı doçent, ardından 1995′e kadar Kaliforniya
Üniversitesi Irvine Kampusü’nde doçent ve daha sonra profesör olarak görev
yaptı. 1993-1994 Öğretim Yılı’nı Bilkent Üniversitesi’nde misafir öğretim
görevlisi olarak geçirdi. 1995′te, babası Aziz Nesin’in ölümü üzerine yurda
kesin dönüş yaptı ve Nesin Vakfı yöneticiliğini üstlendi. Ayrıca Bilgi
Üniversitesi Matematik Bölümü Başkanı olan Ali Nesin iki çocuk sahibidir. Kasım
2004′den beri de Nesin Yayınevi genel yönetmenliğini yapmaktadır.
Ali Nesin’in Matematik ve Korku, Matematik ve Doğa, Matematik ve Sonsuz,
Develerle Eşekler, Önermeler Mantığı adlı kitaplarının yanısıra çeşitli
dergilerde çıkmış bilimsel makaleleri ve İngilizce bir kitabı bulunmaktadır.
Matematiksel araştırma alanı “Morley mertebesi sonlu gruplar”dır. Aynı zamanda,
üç ayda bir yayımlanan, Matematik Dünyası adlı bir matematik dergisi
çıkarmaktadır.
Matematik araştırmaları, bölüm başkanlığı ve Nesin Vakfı yöneticiliğinin yanı
sıra yağlıboya resim, desen ve portre çalışmaları da yapmaktadır.